Demlik
538 Articles0 Comments

Demlik bölümüne gelen yazıları yayımlar.

Masadaki Peçete Kutusu

Odanın bir kenarında asla kullanılmamış gibi görünen şöminenin kenarları tuğladan yapılmıştı. Bunun farkına bile varmadan eline bir tuğla aldığını düşündü. Büyükçe, turuncu bir tuğla. Üzerinde çıkıntılı harflerle kendi adının yazılı olduğunu hayal etti. O tuğlayı alıp birilerinin suratına vurmak istedi.…

Umutluluk

-Evin bütün işleriyle ben ilgileniyorum, her şeyi ben yapıyorum. Sen kılını bile kıpırdatmıyorsun! -Tamam, bunları daha sonra konuşalım. -Hayır! Bak bu söylediklerimi bile dikkate almıyorsun. Tamam, şu an çok yorgunum, daha sonra konuşalım. -Yeter artık! Bu hayattan da senden de…

Umudun Fırtınası

Uzun parmaklı ellerimi tıpkı bu şehir gibi gri olan paltomun cebine saklayıp yürümeye çalışırken, hüzün rengine bürünmüş yapraklar sanki birer tokat gibi solgun benzime çarpıyor. Rüzgârın beni sağa sola savurmasından endişeleniyorum. Ah be Ankara, betondan, sunilikten, en çok da kömür…

Mutluluk

Neyine üzüleyim fani dünya, Bir dakika sonrasını bilen mi var? Umut damla olup, yanağıma varmadan tebessüm oluyorsa, Tam kayboldum dediğim anda, Yüce dağlar önümde diz çöküyorsa Yer dümdüz, aradığım karşımda duruyorsa… Neyine üzüleyim fani dünya? Mutluluk ararken değil de, dururken…

Ali Rıza Bey’in Cenazesi

Ali Rıza Bey’in cenazesindeydim. Sanırım başım büyük belada… Dışarıda hava oldukça sıcak olmasına rağmen evin içi hayli soğuktu. Amcalar, bu soğuk hava dalgası karşısında penguen sürüsü gibi büzüşmüşlerdi. Sağ olsun ev sahipleri, bize ya morg havasını yaşatıyorlardı ya da yeni…

Baş Tacı

Babamla birlikte gelmişti. Oturma odasında başköşeye kuruldu. Birkaç kişi ile birlikte içeriye ancak girebilmişti; sanki korumaları gibiydi onlar ama sonra gittiler. Koyu tenli, boy ve kilo oranı birbiriyle uymayan sıska bir tipi vardı. Evimize ilk defa gelen bu konuğu görünce…

Bir Mucize

Unutmuştum… Tıpkı gittiğinden beri yemediğim çikolataların tadı gibi unutmuştum, güzele dair ne var ise seni kaybettiğim günden beri. Sen beni bırakalı tam tamına yedi ay iki yüz on dört gün olmuştu. Dolapları yerleştiriyordum ve elime sana ait minicik bir şey…

Sana Dair

Sensizliğin var olmadığına inandığım Günlerdeyiz Avuçlarının bir kalbinin olduğunu biliyordum Kirpiklerinin nefes aldığını Ve saçlarının sonbahar rüzgârına kavuşmuş Bir buğday tarlası gibi salınması… Senin her zerrenin var olduğuna inandığım Gecelerdeyiz. Bu; Seni yâd ettiğim gecelerden sadece biri. Kokunu anımsamak için…

Yarın Ölecekmiş Gibi Yaşamak

Geçen gün bir film izledim: “Le tout nouveau testament”. Film bize şöyle bir soru soruyordu: Eğer öleceğiniz tarihi bilseydiniz, geriye kalan ömrünüzü nasıl geçirirdiniz? Herkesin farklı bir başa çıkma yöntemi vardır. Bazıları bu bilgiyi sınamak ister, sonuçta insan doğası şüphecidir.…

Doğaoğlu Olabilse İnsanoğlu

Susarak katlandığımız hayatın içinde koyun güdüyoruz. Saliseler yıllara meydan okurcasına sallanıyor zamanın içinde. Tüm gücüyle haykırıyor geçmişe bitişik yaşamlar. Neden sonra biyoloji dersinde öğretmenimin sorduğu ‘saç canlı mıdır?’ sorusuna düşüyor aklım birden? Ki ‘cansızdır’ dedim, cansız. Aslında hiç de hesaba…

BİR KÜÇÜK NOT

İletişim: info@rihtimdergi.com

YAZI GÖNDER

Geçici bir süreliğine ekibimiz dışından gelen yazılar değerlendirmeye alınmayacaktır.

Detaylı bilgi için tıklayınız.