Yazacağım satırların daima edebi olmasına özen göstersem de bu kez kafamdaki yazın türünü netleştiremedim ve her şeyi kendi dilimde yazmaya karar verdim. Günlerdir bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Çabam bazen beni yukarı çekiyor, bazen tüketiyor. Ayaklarım yol almak isterken zihnim durmak istiyor. Ben ise ortada, hangisi kazanacak diye düşünüyorum.
Bir yanım kendimi kurtarmanın derdinde, diğer yanım memleketin geleceğine takılıp kalıyor. Çünkü insan kendini düşünmek istese bile, yaşadığı toprakların ağırlığı sırtına çöker.
Her sabah elim, dünya dolusu haberi önümüze seren o küçük kutuya gidiyor. Ama uzun süredir yüzümüzü güldüren bir haber yok. O kutu, artık sadece yıkılış hikâyeleri anlatıyor: kadın cinayetleri, iş cinayetleri, ekonomik krizler, hukukun çöküşü… Bizim ülkemizde her yeni gün, biraz daha kayıp hanesine yazılıyor.
Kadınlar evlerinde, sokaklarda, gözümüzün önünde öldürülüyor. İsimleri haberlerde birer istatistik gibi geçiyor, failler ödüllendirilmişçesine serbest bırakılıyor. Toplum öfkesini birkaç gün yaşıyor, sonra yeniden unutuyor. Biz unuttukça bu kısır döngü daha da güçleniyor.
Ekonomi çoktan çöktü; çarşıda, pazarda elimiz alım gücümüzün tükenişini tartıyor. Gençler bavullarını toplayıp gidiyor, kalanlar umutsuzlukla ayakta durmaya çalışıyor. Topraklarımız, denizlerimiz, madenlerimiz yabancıların elinde el değiştiriyor. Bu ülke sanki parça parça satılıyor da biz, seyirci kalıyoruz.
Ve insanlar hâlâ uykuda. Kimi sessizliği tercih ediyor, kimi yorgun, kimi umursamaz. Kimi ise uyuyormuş gibi yapıyor; çünkü uyanırsa gerçeğin ağırlığıyla yüzleşmek zorunda kalacak.
Ben şükürcü biriyim, aza kanaat ederim, dua ederim. Ama inancını sevgiden değil, korkudan yaşayanların dünyasına yabancıyım. Bugün korkunun yerini riyakârlık aldı; çıkar için eğilen boyunlar, hakikati gölgeleyen yüzler çoğaldı.
Her akşam yüreğim gri tozlarla dolar, her sabah onları temizlerim. İyi değilim belki, ama iyi olmaya çalışıyorum. Çünkü biliyorum: Tozların içinde büyüsem de, yerim bir çöküntü değil.
Ama asıl soru şu: Bu tozları ebediyen nasıl yok edeceğiz? Çünkü sadece bireysel bir temizlik yetmeyecek; toplumsal bir uyanışa, gerçek bir silkinişe ihtiyacımız var. Bunları da hep beraber inşa edeceğimize inancım var.
Sayı: 68