Hüzünlü kadın ellerinin arasından geçiyorum, yok bir dokunan yok bir dur diyen. Gidemeyişler toplamı bu kalmak. Bu öyle bir kalmak ki acıdan hareketsiz, acıdan nefessiz kalmak. Durmadan aynı kelimeleri ardı ardına sıralayıp içi boş cümleler kurup yeni dünyalar yaratmak… Ben…
Benim Güzel Fiyaskom
İhtimallerin arkasına saklanıp duran, varlığını sorgulamaya kalkışmadan bütün gün mutfakta patates soyan, kirlenen camları silmek için o artık içine giremediği kırmızı elbisesini kesen, bayatlamış ekmekleri inatla yumurtaya bulayıp kızartan anneme göre ben aptalın tekiyim. Aptal olmanın birinci şartı mutsuz olmak…
Kırmızı Kadın ve Birkaç Bilindik Acı
Tırnak etlerimi koparmamak için oturduğum, öne ve arkaya doğru sallanan sandalye artık yok. Geçen cumartesi perdeleri asarken yolun başında bir hurdacı gördüm ve o paspal halime aldırış etmeden inip sandalyeyi alıp almayacağını sordum. “Çok bir şeyi yoksa alırız abla” cevabını…
Küçük Adam
Yine böyle bir gündü, günlerden dündü. Her günümüz bir öncekini taklit ediyordu ve hızla geçip gidiyordu. Gün aymaktan bıkmış, horozların sesleri kısılmıştı. Geceyi soracak olursanız o hep bizden yanaydı. Bize aitti ve öyle kalacaktı. Biz kim miyiz? Birkaç küçük adam…