13 Ekim 1972’de Uruguay Hava Kuvvetleri’ne ait bir uçak, And Dağları’na çarparak düşer. Yolcuların bazıları kaza esnasında, yaralılardan bazıları da kazadan bir süre sonra hayatlarını kaybederler. Uçaktaki kırk beş yolcudan yirmi dokuzu sağ olarak kurtulur.
Hayatta kalanlar tam yetmiş iki gün boyunca doğada yaşam mücadelesi verirler. Hayatta kalabilmek için akıl almaz yöntemlere başvururlar. Yeşil ve kahverengi doğayla mücadele değildir bu. Üç bin beş yüz metre yükseklikte, uçsuz bucaksız bir kar çölü ile mücadeledir. Geceleri dondurucu soğukla, fırtınayla olan mücadeledir. Sıfırın altında kırk derecelere kadar düşen sıcaklık, keskin bir bıçak gibidir.
Burada en büyük mesele “bir” değil “biz” olmaktır. Tüm zorluklara birlikte göğüs germektir. Birlikte yiyecek bulmak, yaralıları o imkânsızlıklar içinde birlikte tedavi etmektir. Öyle ki bu insanlar bir süre sonra birbirlerine “kardeş” diye hitap etmeye başlarlar. Kan bağı olmadan da kardeş olunabildiğinin acı ama güzel örneği olmuşlardır.
İşte bu olayı yönetmen Juan Antonio Bayona, 2023 yılında sinemaya uyarlamış ve şu sözleriyle anlatmıştır: “Bu film insan ruhunun gücü ve dayanışmanın önemi hakkında bir hikâye.”
Film 72. Venedik Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülüne layık görülmüştür. Filmde, olaylar kazazedelerden ragbi oyuncusu Numa Turcatti‘nin bakış açısıyla anlatılmaktadır.
Oyuncuların başlarına gelen bu talihsiz olayı adeta gerçekten yaşamışçasına bize anlattığı bu film gerçek bir kardeşliğin hikâyesidir.
İyi seyirler…
Sayı: 62