Babalarını sevmeyen kızlar, kitap ayracıdırlar hayatın. En belirgin özellikleri babalarını sevmemeleridir. Belli bir zaman diliminde ya da dilli bir zaman beliminde. Öylece değil, gerekli görüldüğü için serpiştirilirler bir kitabın içine. Kısa olanları vardır; kendince öyküleri olan. Ama asla cin ali kitaplarının içinde rastlayamazsınız. Madonna kürkünü giyerken, Raif beye ağlayan bir adamın uykusu gelir birden ve yapıştırır kısa boylu ayracı 155 ile 156. sayfanın arasına.
Anarşist yapılı olan bu kısa boylu ayraçlar isyan çıkarır ve kırmızı duvarlı Monroe posterleriyle süslü kafenin balkonundaki en sessiz masadan aşağı atarlar kendilerini. Raif Beye ağlayan adamın yerini kimi zaman Kont’un Mercedes’ine küfreden kadın alır. Küfür edilen bir kadın kısa ayraç, kahve kokusunu sevmez. Migreni tutar, ışıktan hoşlanmaz ve piç olduğunu düşünür. Cami tuvaletinde bulunmuş olma ihtimali ona göre %98’dir. Avluya da %2’lik bir kısım bırakır. Cuma gecelerini hiç aksatmadan dua ederek geçiren kısa boylu ayraçlar, uçan spagettiye “RAMEN” derler. Ellerini baş ve omuz hizasında (-) işaretinin zıttını yapar, oruç tutar ve hobi olarak viski içerler. Avluda bulunmuş olma ihtimalleri onları mübarek kılar. Tuvalette bulunmuş olma ihtimali ile de yaşarlar. Alt sınıf, üst sınıf olarak ayrılmayan sosyalist yönleri de ağır basan kısa boylu ayraçlar, hiyerarşiye başkaldırırken, yetkililere süslenenleri pek sevmezler. En önemlisi de babalarından hoşlanmazlar ve uzamazlar.
Uzun severler için uzun boylu ayraçlar da vardır. Mavi elbiseli kadın okuduğu erotik kitabın içine koyar mesela. Uzun boylu ayraçların dayanma mekanizmaları daha geniştir, agresiftirler. Herhangi bir tanrının varlığına inanmazlar. Peygamberlerden hoşlanır, melekleri beğenirler. Darwin ile bir kere aynı masada çay içmişlikleri yoktur. Cuma yemininin ardından “Allah Türk’ü korusun ve yüceltsin” naraları atarak, rakı-balık yaparlar. Kırmızı kadınlardan, kavruk tenli erkeklerden hoşlanırlar. Çoğunun saçı rastalı ve ayakkabıları sivri burundur. Bunlar hobi olarak mohawk saçlarını ortadan ikiye ayırmayı severler. En sevdikleri oyuncu, kahpe bedende üç delik açma yetkisine sahip olan değerli abimiz Cüneyt Arkın’dır.
Entel abi, dantel abla olma yolunda uygun adım marş ilerleyen uzun boylu ayraçlar, burunlarına hoş gelen her türden müziği dinlerler. Sokak sanatıyla uğraşanları vardır. %98’i konteynırda bulunup, serseri aileler tarafından, zalimce yetiştirildiklerini düşünürler. Uzun boylu ayraçların ihtiyar nüfusu, genç nüfusa oranla daha fazladır. Çoğu Kore gazilerinden oluşur.
Rahmetli Ecevit, Rahşan Hanıma “Pülümür’ün yaşsız kadını” dizelerini yazarken, uzun boylu ayraçlar Ecevit’e “Avradını sikeyim” derler. Zira seksten hoşlanan tiplerdir.
Fakat kısa boylu ayraçlarla aralarında en ufak bir fanteziye rastlanmamıştır. Son olarak 14.000 yıldır araştırılan verilerde böyle bir kayda rastlanmamış, hatta fosil ayraçlar takımının birbirilerinden haberlerinin hiç olmadığı saptanmıştır. Yaklaşık M.Ö 500’lü yıllarda putperest bir ayraç takımı görülmüş ve putların saçlarını tutturmak için kullanıldıkları ortaya çıkarılmıştır.
Belli bir takım ayraç, Alexander Felemenk’in bakteri deneyinde muhafazakâr bir yol izlemiş ve penisilin marşına eşlik etmemişlerdir.
Graham Bell, telefonun ses iletimini sağlamak amacıyla çivi bulamamış, uzun boylu ayraç ile kabloyu duvara tutturmuştur. Newton elmanın kabuğunu uzun boylu ayraçla soymuş ve afiyetle yemiştir. Tuvalete gittiğinde mekaniğin özünü keşfeden ünlü bilim adamı Kanal D’ye verdiği röportajda çoğu kez bunun, ayraç sayesinde olduğunu belirtmiştir. Sigmund Freud’a göre uzun boylu bir kitap ayracı insanın bilinçaltındaki duygularını genital bölgelerine yönlendiren bir ayraçtır.
Edison ampulün içine uzun boylu biri sarı biri beyaz saçlı, iki tane kitap ayracı koyduğunu belirtmişse de yetkili abiler bunu yalanlamıştır.
Conrad Röntgen “Götüne x ışını kaçsın.” küfürünü ilk bulan adam, uzun boylu bir kitap ayracıyla cuma namazından sonra pilavlı bir sohbette bulunmuş. Küfürün ne kadar kötü bir davranış olduğu hakkında 11.000 tane fetva yayımlamıştır.
Velhasıl uzun boylu ayraçlar hayatımızın her döneminde bizimledir. Babalarını sevmezler kısa boylu ayraçları gibi. Her iki ayraç da ilk kullanıldıkları kitaba yoğun bir sevgi ile bağlılık duyarlar. Babalarının boşluğunu, onları ilk okuyan bay or(&) bayandan çıkarırlar. Okurun kahramanı kitaptadır, ayracın kahramanı ise okurdur. Okur aşağı, okur yukarı…
Arada ilk okuyan adamın ya da kadının onları unutacağını yahut terkedeceğini düşünürler. Hele ki onları yarım bırakanlardan hiç haz etmezler.
Babasını sevmeyen bir kitap ayracı, yerinin sokak olduğunu düşünür. Sürekli onu birisinin ama iyi kalpli birisinin bulması gerekir; bulup en sevdiği kitabının arasına koyması. Babasını sevmeyen bir kitap ayarcı, babası ölmüş bir kitap ayracından daha tehlikelidir. Kağıdı yıpratır, kalemi incitir. Çoğu şairdir bu kitap ayraçlarının. Boşluğa bir şey yazan şairlerden, ölüdür ve yaşayan bir hiçliğe şiir yazar.
Babasını sevmeyen bir kitap ayracı yaklaşık olarak 70 kilo civarında, 75 cm boyunda, kumral ve hırçındır.
Babasını sevmeyen bir kıza benzer. Bir gün sokak ortasında, onu kurtaracak bir adamı bekler. Belki 5 yıl, belki 10, belki 20 yıl…
Ne var ki babasını sevmeyen kızlar, babalarının hiç sevmeyen kızlardır.