Vitali’nin Hıdır’a Nuri için iş teklif etmesinin üzerinden bir hafta geçmişti, Nuri teklifi duyduğu anda gözleri ışımış ; “Evet, evet” diye bağırıp kollarını gökyüzüne doğru kaldırarak, önce bileklerini kıvırmış ,bilekten başlayan zarif hareketler yavaş yavaş kollara doğru yayılmış sonra bedenini ritme uydurmuş nerede olduğuna aldırmaksızın sadece kendisinin duyduğu bir müziğe uyarak dans etmişti. Hıdır başlangıçta oğlanı durdurmaya niyetlendiyse de Nuri’nin ibadet eder gibi dans etmesi karşısında onu izlemenin keyfini sürmeye karar vermiş , içinden gelen oğlanı göğsüne bastırıp sıkıca sarma arzusunu bastırmış, fötr şapkasını birkaç kez düzeltmiş, diğerlerinin ne tepki vereceğini seyretmeye başlamıştı.
İskelede Kadıköy vapurunu bekleyen yolcular bu kaşmerlik karşısında bakışlarını Nuri’ye sabitleyip; bazıları homurdanmış bazıları hayran kalmış bazıları ayıplamış bazıları tuhaf bulmakla yetinmiş ama herkes evine gittiğinde mutlaka birilerine iskelede birdenbire karı gibi dans eden tuhaf giyimli genci anlatmış.İstanbul Nuri’yi ilk önce iskelede dans eden isimsiz tuhaf genç olarak duymuş da farkına varmamış. Nuri’nin kesinlikle evet demesine karşın Hıdır bu işin oluru olmazı üzerine uzun uzun düşündü, Vitali’nin iş teklifine bir hafta düşünme izni isteyerek cevap vereceklerini söyleyen Hıdır, ilk günleri oğlanı kaybetme korkusundan teklife “Hayır” demek için kendine gerçekçi bahaneler bulmaya çalışmakla geçirdi. Nuri bu dünyada elbette daha rahat yaşayacaktı, ikisi de daha rahat olacaklardı. Onlar gibi insanları barındırabilir bir dünyanın kapısının anahtarıydı Vitali’nin teklifi; “moda dünyasına” hem de zirvesinden giriş izniydi Vitali…Gel gör ki Hıdır her şeyi en ince ayrıntısına düşünüp planlayıp hesap kitap yapmadan ve kendi menfaatlerine uygunluğuna inanmadan bir adım dahi atmayan bir adamdı.
Üç gün boyunca teklife “HAYIR” demeyi ve bunu Nuri’ye nasıl kabul ettireceğini düşündü, gece boyu yatakta dönüp duruyor gidip Nuri’nin uyuyuşunu izliyor onu kaybetmeyi göze alamayacağı için kendini haklı buluyor “hayır” diyeceğiz kararına varıyor, sabah aynada tıraş olurken kendi gözlerinin içine bakamadığını fark edip bir kez daha düşünmeye ihtiyaç duyuyordu. Ne uykusuzluk ne kararsızlık aslında tam olarak vicdanı; Hıdır’ı üç gece boyunca kemirmiş dördüncü günün sabahı tıraş olurken aynada bay vicdan “tuuu! senin kalıbına” diyerek Hıdır’ın yüzüne tükürmüştü. Hıdır aynada kendine, gözlerinin içine dik dik bakmış “onu kaybedemem, aşığıyım” demişti. “onu kaybedemem” derken gür çıkan sesi “aşığıyım” derken acıklı bir mırıltıya dönüşmüş bay vicdan ve Hıdır uzun uzun bakışmışlar, Nuri’nin “kahvaltı hazır” diye mutfaktan bağırmasıyla hesaplaşma şimdilik sona ermişti. Kahvaltı ederken magazin ve moda dergilerini karıştırmayı seven Nuri ve muhakkak gazete okuyan Hıdır birbirlerini rahatsız etmezler, Nuri dergilerde heyecan verici bir kıyafet, yoruma değer bir giysi görmediği sürece pek konuşmazlar günün bu saatini sessiz bir uyum içinde yaşarlardı. Hıdır gazeteyi katlayıp kenara koydu bir süre Nuri’yi seyretti; “İşi kabul edecek miyiz?” “Evet, bugün gidelim mi?” “Bir hafta dedik süre dolunca gideceğiz kararımızı şimdi vermiş olsak da” dedi Hıdır. “Peki” Nuri önündeki dergiye verdi dikkatini, bir şeye odaklanınca dünyadan kopuyordu çocuk, Hıdır gazete okumadı o sabah Nuri’yi doyana kadar seyretti. Hıdır ve Nuri yedinci gün öğleden sonra Beyoğlu’nda Vitali’nin verdiği adrese geldiklerinde inşa halindeki atölyenin içinde buldular kendilerini, işçiler Nuri’ye değişik kıyafetleri yüzünden aval aval bakıp aralarında; “Erkek adam hiç penbe köynek giyer? karidir nedir bu? hele pantora bah!! biçimetsiz” diye söylenirken Vitali’nin sekreteri Nora merdivenleri inerek inşaatın ortasında işçilerin tacize varan yorumlarıyla başbaşa kalmış sıkıntı yaşayan misafirleri; “Lütfen yukarı buyurun efendim, Vitali bey sizi bekliyor” diyerek kurtardı. Aksanlı Türkçesinin yüz ifadesindeki ciddiyete ne kadar tezat olduğunu fark etse belki biraz gülümser diye düşündü Hıdır, sekreteri takip ederek temiz tertipli düzenli ofis katına çıkarken, “Aşağıdaki saçmalık için özür dilerim, gereğinin yapılacağına emin olabilirsiniz” diye ekledi Nora, Vitali’nin kapısını tıklatarak misafirleri içeri almadan önce.
“Hoşgeldiniz Hıdır bey, siz de hoşgeldiniz Nuri” “Hoşbulduk” dedi Hıdır, Nuri sadece gülümsedi. Kapıda bekleyen Nora’ya dönüp “bize iki sade kahve Nuri siz ne içersiniz? ” dedi. “Çay ama su bardağında” dedi Nuri. Nora “Hemen efendim” diyerek odanın kapısını kapattı ve çıktı. Nuri odadaki sehpaların üzerine yayılmış dergileri incelemeye başladı, Hıdır ve Vitali havadan sudan siyasetten yokluktan halktan söz ettiler. Vitali; konuşurken ve yaşarken samimiyeti ve sınırı insana aynı anda hissettirebilen adamlardandı. Keskin çizgileri, yüksek duvarları ve onu bugüne taşımış meşhur inadı vardı, iş disiplini dillere destandı, yaptığı hiçbir işi burnunun ucuyla yapmaz, iş söz konusu iken ciddiyetsiz ve lakayıt insanları yanında barındırmaz işin her aşamasını mutlaka bizzat kontrol eder, dikkatsizliğin getirdiği hataları kabullenmez, hiçbir şey için “Allah’tan geldi, kaza” deyip kendini avutmazdı. Vitali’nin tek göz on metrekareden ibaret Tarlabaşı’ndaki altı basamakla inilen ilk dükkanını sel basmıştı, kalıp makinesini, dikiş makinesini kurtarıp yandaki apartmanın boşluğuna taşıyan Vitali, diğer dikiş makinasını kurtarabilmek için tekrar dükkana girmiş dördüncü basamağa kadar suyla dolmuş olan dükkanda çamurun suyun içinde kaybolmuş, iki apartman yandaki büyük vitrinli giriş kat dükkanı kiralamak için gelmiş olan Hemi; esnafın “boğuldu!! adam boğuldu” diye bağrışmalarına koşup iki metreden uzun boyuyla dükkanın hala su doluyor olmasına aldırmadan içeri dalmış el yordamıyla kim olduğunu bilmediği boğulan adamı aramış, bulmuş da fakat adam beklediğinden çok ağır çıkmış, Hemi çekmiş adamı yapıştığı yerden alamamış, çekmiş, alamamış, ayakları dolan su yüzünden yerden kesilmek üzereyken son bir güçle asılmış yakaladığı Vitali’nin bedenine, yarı sürükleyerek yarı yüzerek kapıdan çıkmayı başarmış, merdivene sıralanmış diğerleri el atmışlar ağır adamı yukarı çekmek için, çekmişler de; Vitali kolları bacaklarıyla sımsıkı sardığı dikiş makinesiyle beraber çıkmış tavana kadar su dolmuş dükkandan, “makineyi kanca ile yere sabitlemiştim kurtaramadım ama Hemi söktü aldı yerden hem makineyi hem de beni” diye anlatmış sonra herkese, Hemi ile Vitali’nin dostluğu ikisi de çok gençken böyle başlamış.
Hıdır ile Vitali arasındaki iş kabul görüşmesi feleğin çemberinden birkaç kez geçmiş olan iki adamın çemberin işleyişi hakkında birbirlerinin deneyimlerini yoklamaları gibi geçti, Hıdır her şeyi en ince ayrıntısına kadar konuştu Vitali ile, sonunda ikna olmuş olarak el sıkıştı. Nuri dergileri inceledi durdu görüşme boyunca, su bardağındaki çayı hiç dokunulmadan öylece masanın üzerinde kaldı.
– sürecek –