Üstümüze gelme çocuk! Biz nefes almayı var olmak sandık. Biz derin kaplara konulup üzerine sıkıca kapatıldık. Sahnelere çıkan hep bir başkası, kulislerde bekleyen hep biz olduk. Kimse dokunmadı kalbimize, kimse anlamadı halimizden, beklentiler hep boşa çıktı; beklenen hiç gelmedi. Sonunda hissiyatımızı kaybettik, uçlarından kıvrılan mukavvayı andırıyordu halimiz. Oysa bir ‘biz’ vardık bir de ‘biz’den içeri. Kuşların kanatlarında kaldı özgürlüğümüz, hayallerimiz; güneşle birlikte ufukta battılar. Mavi gök kayboldu; ‘biz’e düşen, içimize dönmek oldu, orada bulduk kaybettiğimiz benliğimizi. Katre katre acılar sarmıştı dört bir yanımızı, yığın yığın dertlere boyanmıştık; ürkektik, sahipsizdik. Yoktu yöremizde ‘biz’e benzeyen.
Neden kimse huzur soluklamıyordu sahi? Ne ufka bakıp yoğrulmak ne dalgaların ritmine kendini bırakmak ne gökyüzünde kayan bir yıldız aramak ne de ayın büyüsüne kapılmak mutlu etmiyordu zannımca… Kurtuluşu dışarıda aramak beyhude, dönüş içimize her’halde’…
Yazan: Serap Ramazan