Piyanonun tınıları öylesine süzülmeye başladı ki odamdan içeri, o sıcacık yatağımdan fırladım dışarı. Kabul etmek gerekirse şuan üşüyorum ama yanıyorum da diyebilirim sizlere. Fark etmemişim ne uzun zamandır bu tınılara kulak vermemişim. Şimdi gözlerimle bile görebiliyorum bu ateşi. Ne güzel sarmaladı beni, uyandım aşkım…
Yeter ki sen iste, bekle giyiniyorum. Makyajım da tazelendi mi hazırım sana. Biraz gözyaşı döküyorum şuan, sevinçten mi hüzünden mi anlamıyorum. Dans etmekten korkuyor fakat bu dansı ölesiye arzuluyorum.
Bas titretiyor işte vücudumu, kollarım seni okşamak için kaldırıldılar. Dönerken eksenimde, çok da derinden yaktın beni. Ah, kalbim! Bacaklarımı kontrol eden ben miyim? Bir günlüğüne izin ver de uçmayı deneyeyim. Henüz öptün beni, hislerime esir edecek gibisin.
Bırak beni de dansımı bitireyim! Ah bu tütsüleri kim yaktı. Akıl elden düştü, pişirilen ben miyim? Bu kadar tatlı pişmek başka kime hediye edilmiş ki?
Sen uzağımda kal. Bir bedene bürünme sevgilim. Bütün gün ben seninle dans edebilirim.
Beden çöktü yerlere! Ne dert bıraktın ne derman! Biraz daha gücüm olsa yine dans ederdim… Nerden geldi bu uyku şimdi? Kim sokulmasına izin verdi koynuna? Yetmedin ki sen bana?
Farkındalığın elmasını getirin bana. O kudret, o kuvvet bulunur elbet içinde. Ne acı bırakır bana ne de tatlı! Şuanda kokladığın ben miyim yoksa zehir gibi fikirlerim mi?
Neredesin? Yine nerelere saklandın sevdiğim!
Bırak beni istediğin yerde! Ancak “bu yalnız kalmak değil, pişmektir” deme bana! Bu tükenmektir, bir daha hiç dirilmeyecekmişim gibi davranma sakın! Yarın sabah da dans edebilirim!